İzmit Mutlu Son Hizmeti Ebru

İzmit Mutlu Son

İzmit Mutlu Son  Yarı gizlenmiş yüzünü Roger’e doğru çevirdi. Roger’in

anlamadığı bakışından belli olduğu için gene açıkladı:

“Ava gitmek için. Harpta gibi. Bilirsin ya… Yanıltmak için

boyanmak. Hani bir şeyin başka bir şeye benzemesini

isterler…”

Ne demek istediğini anlatmak için kıvrandı:

“Hani bir ağaç gövdesindeki pervaneler şeklinde.”

Roger anladı; ağırbaşlı bir halle başını salladı. İkizler,

Jack’a yaklaştılar; çekine çekine bir şeyden yakınmaya

başladılar. Jack, bir el hareketiyle onları uzaklaştırdı:

“Kapayın çenenizi.”

İzmit Mutlu Son

Yüzündeki kırmızı ve beyaz lekelerin arasına kyaşam sürdü:

“Hayır. Siz ikiniz benimle geleceksiniz.”

Suya yansıyan yüzüne baktı; gördüğü şeyden hoşlanmadı.

Eğildi, iki avucunu birden suyla doldurup yüzünü yıkadı.

Çilleriyle kızılımtrak sarı saçları gene meydana çıktı.

Roger, istemeye istemeye gülümsedi:

“Yüzünün hali berbat.”

Jack, kendine yeni bir yüz planladı: Yanaklarının biriyle göz

çukurlarının birini beyaza boyadı; yüzünün geri kalan kısmınakırmızı sürdü. Sonrasında kömürle, sağ kulağından çene kemiğinin

soluna kadar kalınca bir çizgi çizdi. Kendini görebilmek için

suya eğildi; ama soluğu, suyun aynasını bulandırıyordu.

“Eric ve Sam, bana bir hindistancevizi bulun. İçi boş

olsun.”

Jack, elinde suyla doldurduğu hindistancevizi kabuğu, diz

çöktü. Yuvarlak bir güneş ışığı yüzüne vurdu ve elindeki

suyun dibi ışıldadı. Jack şaşkınlık içinde, kendine değil, görende

dehşet uyandıran bir yabancıya bakıyordu. Heyecanlı

heyecanlı gülerek suyu döktü, ayağa fırladı. Havuzun

kenarında duran gürbüz bedeninin üstüne, öteki çocukların

gözlerini çeken, onları dehşet içinde bırakan bir maske

konulmuştu. Dans etmeye başlamış olan Jack’ın gülüşü, kana

susamış bir hırlamaya dönüştü. Zıplaya zıplaya Bill’e doğru

gitti. Sanki başlı başına bir benliği vardı bu maskenin ve

bunun arkasında gizlenen Jack, utanma duygusundan da,

kendi benliğinden de kurtulmuştu.

Kırmızı, beyaz, siyah yüz, havada sallanıp, oynaya oynaya

Bill’e yaklaştı. Bill, gülerek irkildi; sonra birden sustu,

tökezleyerek çalıların arasına daldı.

Jack, ikizlerin üstüne atıldı:

“Ötekiler bir çember yapacaklar. Hadi, siz de gelin!”

“ama…”

“hepimiz…”

“Hadi, gelin! Yerlerde sürüne sürüne yaklaşıp

bıçaklayacağım…”

Maske, istediğini oluşturmaya zorluyordu onları.

Ralph, yüzme havuzundan çıktı, kumsalda küçük adımlarla

koştu, hindistancevizi ağaçlarının gölgesinde oturdu.

Kaşlarına yapışan sarı saçlarını arkaya itti. Simon, sırtüzeriyatmış, suyu ayaklarıyla tekmeliyordu. Maurice suya dalma

çalışmaları yapıyordu. Domuzcuk, sağda solda dalgın dalgın

dolanıyor, yerden bir şeyler topluyor, sonra gene atıyordu.

Yükselen sular, Domuzcuk’un son aşama hoşuna giden